11.5.12

life..

    Tesedüf müydü bilmiyorum ama kendimi gerçekten iyi hissetmemi sağladı.Sanırım hayatın dibi bir kara delik olmaktan fazlası.Aslında her şeyi yutuyor gibi gözüksede öyle harika ki her yeni gün, her yenilendiğim gün..Yani demek istediğim şu ki,yaşamak öyle sihirli bişey ki, başlı başına bir peri masalı gibi...Artık hatırlıyorum...

8.5.12

M.K

    Bir sitede okuduğum M.Kenter'in yazısını aynen yazıyorum.

"Hep bir yerlere, bir şeylere yetişme telaşındasınız değil mi?
Hiç vaktiniz yok, "Fast live" "Fast food" "Fast music" "Fast love"...
Dikte ettirilen "yükselen değerler" "in" ler, "out" lar...
Buna benzer bir odada, şanslıysanız gökyüzünü görebilen bir pencere ardında bitecek hepsi.
Dostluğu klavyelerinde, yaşamı monitörlerinde arayanlar, Size sesleniyorum!
Hangi tuş daha etkilidir ki sıcacık bir gülüşten ya da hangi program verebilir bir ağaç gölgesinde uyumanın keyfini?
Copy-paste yapabilir misiniz dalgaların sahille buluşmasını?
İçinizi ısıtan gün ışığını gönderebilir misiniz maille arkadaşlarınıza?
Sevgiyi tuşlarla mı yazarsınız?
Öpüşmek için hangi tuşlara basmak gerekir?
Ya da geri dönüşüm kutusunda saklanabilir mi kaybolan zaman?
Doğayı bilgisayarlarına döşeyenler, neden görmezsiniz bahçedeki akasyanın tomurcuklandığını?
Ve ıslak toprak kokusu var mıdır dosyalarınız arasında?
Koklamak, duymak, dokunmak, yok mu yaşam skalanızda?
Bilgi toplumu oldunuz da, duygu toplumu olmanıza megabaytlarınız mı yetmiyor?
Müşfik KENTER"

7.5.12

işte öyle

  Sevgili Güzin abla,
    Şimdi gizemcik uyuduğundan çok sıkıldım ne yapsam bilemeyip en iyisi sana yazıyım diye düşündüm.Ne anlatsam onuda bilmiyorum ,belki agora izleme zamanım gelmiştir diye düşünmekteyim.Dün bağladığım melankolik halden sanırım bir süre daha çıkmak istemiyorum.Hem Slyvia Plath gibi dibi önceden de görmüşlüğüm olduğundan çok sorun etmiyorum.Düşünüyorum da şu an yapabileceğim en iyi şey blogu güzin abla moduna bağlamak herhalde.Sevgili güzin abla soruyorum sana hayat her zaman mı bu kadar zor yoksa sadece 8 yaşındayken mi :D
                                                                                                        DENİZ


    Dip not: gizem uyandı sanırım :D

6.5.12

a moment to remember..

     En baştan söylemeliyim ki bu yazı a moment to remember filmiyle ilgili değildir aslında belki de biraz ilgilidir.Yani ben yine yazmak isteyip ne yazacağını bilemeyen bir haldeyim.Fakat istemediğim şeyleri gerçekten bildiğimden eminim evet doğru bazen değil aslında her zaman bilemiyoruz istediğimiz şeyleri...İstemediklerimizi bilmemiz gerekmez mi ama ya da hissetmemiz aslında hayat hissetmek değilmidir zaten .Belki insanoğlunun hayatın anlamını sorgulayıp çözememesinin öneminin olmamasının tek sebebi her gün yeniden doğan yeni düşlerdir.Dünya üzerinde yaşanılar bir anı ,ortak bir anı hissedebilmektir.Bazen neden bu kadar karmaşık yazdığımı soruyorum kendime,sonradan okuduğumda benim bile ne saçmalık dediğim oluyor.Ama cevabını bilemiyorum zaten uzun zamandır cevaplayamadığım sorular duruyor karşımda belki hep ertelemekten, belki arkama bakmadan kaçmaya çalışmaktan aynı yerde dönüp duruyorum.
    Her şey öylesine garip ki..Bazen zamanın hızla akıp gittiğini düşünürken buluyorum kendimi ..Yorulmaya meğilli olmak beni hayal kırıklığına uğratıyor.Sadece bazen Nilgün Marmara'yı düşünüyorum.Onun için hayatın arka bahçesini gördüğünü ve o zaman renklerin solduğunu söylüyorlar.Hayatın arka bahçesinden kaçamamam..Sizi görüp bütün o söylediğiniz boş sözleri ve diğer her şeyi oratadan kaldırıp çekip çıkarasım geliyor ama orada mutlu görünüyorsunuz ..Bense mutsuz ,mutlu, neşeli, hüzünlü veya kederli,hayat dolu olamıyorum çünkü aslında hepsi oluyorum aynı anda..Belki sorun budur..Geçenlerde okuduğum J.Barbur'un blogundaki harika öz eleştiri ,belki de herkesin yapması gerekendir.Henüz uzun patikanın en başında duruyorum ,sahi arka bahçede yürüdükçe renkler solmaya başlar mı? Bu yürüyüş bir tutku olsada benim için, bir gün siyah beyaz kadrajın içine girdiğinde hayat,neresinde olurum bilemiyorum..
   Keyifli ve neşeli günler..

1.5.12

başlıkyok

     Bazen yazmak istersin de yazabilecek bişey bulamazsın çünkü yazmış olman önemsizdir.Bazen gitmek istersin ama korkarsın da gitmekten..yolu kaybetmekten korkarsın belki arkanda bıraktığın ekmek kırıntılarını kuşların yemesinden korkarsın..Bazense susarsın çünkü bilirsin ki konuşmuş olman önemsizdir..belki anlaşılamamak düşüncesidir bütün mesele..Oysa ne yazılan ne de susulan çığlıklar gözleriyle bakan insanlar tarafından duyulamaz. Çok çığlık sesi duymuştu o uçurumun kenarında..Ne önemi vardı ki bir eksik bir fazla olmasının...Belki bir gün anlarsınız şu saçma sapan cümleleri..Ya da belki bir gün öğrenirsiniz..